Afetler, kriz masalarıyla değil risk haritalarıyla çözülür!

Afetler, kriz masalarıyla değil risk haritalarıyla çözülür!
26.03.2021 - 17:42
613

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 3 taraflı betonlaştırılmış bir dere ıslah çalışması olamayacağını, böyle bir çalışmanın sudaki canlıları öldüreceğini ve toprağın suyu temizleme özelliğini yitireceğini ve suyun hızını artıracağını bildirdi.

Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi, başlattığı Orman Fakültesi Konferanslar Serisi’ne (OFKS), 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve 21-26 Mart Orman Haftası etkinlikleri ile devam etti. Çevrim içi olarak düzenlenen programa; Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu, öğretim elemanları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Peyzaj Mimarları Odası temsilcileri ve öğrenciler katılım gösterdi.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu, üniversitelerin temel işlevinden bir tanesinin de, yaptığı işleri vatandaşlara duyurabilmek olduğunu söyledi. Düzce Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalarla şehrin kalkınmasına katkı sağladığını ifade eden Müderrisoğlu, etkinliklere emek verenlere ve katılımcılara teşekkür etti.

“Her şeyin çözümü doğada var”

Gerçekleştirilen açılış konuşmasından sonra, düzenlenen etkinlikle ilgili duygu ve düşüncelerini açıklayan Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, “Orman Haftası’nın önemine değinerek, ormanların; insan ve canlıların yaşamı için vazgeçilmez değerler olduğunu söyledi. Her şeyin çözümünün doğada olduğunu ifade eden Rektör Çakar, doğal çeşitliliğin korunmasındaki önemin anlaşılmasını istedi. Orman Fakültesi’nin düzenlediği 25. kuruluş yıl dönümü etkinliklerine de değinen Rektör Nigar Demircan Çakar, düzenlen bu etkinliklerin, öğrencilerde ve katılımcılarda farkındalık oluşturduğunun altını çizdi.

 

"Şehirle bütünleşen genç ve dinamik üniversite"

Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar’ın konuşmasından sonra sunumuna başlayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, üniversitenin şehirle bütünleştiğini görmekten dolayı duyduğu memnuniyetini dile getirerek, karşısında dinamik bir üniversite gördüğünü ifade etti.

Küresel iklim değişikliğine değinen Prof. Kadıoğlu, eskiden 150 bin yıl önce dünyada 1 derece sıcaklık artışı olurken, bugün insan kaynaklı nedenlerden dolayı 150 yılda 1 derce sıcaklık artışı olduğunun altını çizdi. Küresel iklim değişikliğinin afetleri de beraberinde getirdiğini söyleyen Kadıoğlu, iklim değişikliği nedeniyle sıcaklığın arttığını, bitki büyüme mevsiminin etkilendiğini, orman yangın mevsiminin oluştuğunu, ağaç ve kar sınırının deniz seviyesinden çok yukarlara çıktığını ve buharlaşma kayıplarının olduğunu vurguladı. İklim değişimlerinin nedenlerine bağlı olarak sıcak kuru mevsimlerin, şiddetli ve ani yağışların, sıklaşan fırtınaların, uzak kurak periyodların ve dolu yıldırım gibi aşırı doğa olaylarının yaşanmaya başlandığını dile getiren Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, yaşanan aşırı doğa olayları karşısında ise ani seller, şehir selleri, sıcak hava dalgaları, orman yangınları, rekolte düşüşleri, böceklenme, heyelan, kaya düşmesi ve çığ gibi afetlerle karşı karşıya kalındığını söyledi.

 

“Afet veri haritaları oluşturulmalı”

Oluşabilecek afetlere karşı önlem-uyum programlarından da bahseden Kadıoğlu, bazı kurum ve kuruluşların, seli afet olarak ele aldığını bazılarının ise iklim değişikliği olarak incelediğini belirterek, bu iki yaklaşımın tek çatı altında birleşerek çalışmalarını yürütmesi gerektiğinin altını çizdi. En çok yapılan hatanın afetten sonra oluşturulan kriz yönetimi olduğunu katılımcılarla paylaşan Prof. Dr. Kadıoğlu, “Afetlerde başarı kriz yönetimiyle olmaz, risk yönetimiyle olur. Bir şehirde afetler sonucu oluşabilecek risk ve veri haritaları oluşturulmalıdır. Bu riskler ortaya koyulduktan sonra yerleşim ve yapılaşma yapılmalıdır. Yoksa kriz yönetimleriyle afetler engellenemez” ifadelerini kullandı.

 

“Binalarda subasman seviyesi oluşturulmalı”

Şehirlerin 100-150 yıllık sel haritalarının çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, eskiden dere yatağı olup da bugün kuruyan ve yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar olduğunu, bu alanların “Kuru vadi selleri” riski taşıdığını söyledi. Yaşanan sel afetlerinde kamu binalarına işaretlemeler yapılmasının önemine de değinen Prof. Dr. Kadıoğlu, işaretlenen bu verilere göre yapılan binalar da subasman seviyesi (temel taşkın su seviyesi) oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.

 

“İklim dostu sünger şehirler oluşturulmalı”

Yanlış şehirleşmeyle birlikte su geçmez yüzeyler oluşturulduğunu dile getiren İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Şehirlerimizde suyu emecek toprak bırakmadık, her yeri beton ve parke taşıyla kapattık. Bu yanlış yapılaşmayı terk edip, yerine suyu emen iklim dostu sünger şehir denebilecek projeler üretilmeli” diyerek katılımcıları uyardı.

Yapılan dere ıslah çalışmalarındaki yanlışlara da değinen Kadıoğlu, 3 taraflı betonlaştırılmış bir dere ıslah çalışması olamayacağını, böyle bir çalışmanın sudaki canlıları öldüreceğini ve toprağın suyu temizleme özelliğini yitireceğini ve suyun hızını artıracağını vurguladı.


Editör: B. Zengin