ACI GERÇEKLER

  • 14.07.2020 10:35

Bizler Pandemi yani salgın korkusunu yaşarken ülkemde neler olduğu konusunda fikir edinelim istedim. Böyle bodoslama konuya girdiğim için de kusurumu bağışlayın.

 

Maske, sosyal mesafe, elleri sabunla sıkça yıkayın uyarıları ve cami hoparlöründen ezandan önce hoca efendilerin uyarılarını saymazsak, bizleri idare eden sayın büyüklerimizin bu konudaki hassasiyetlerini bir bir konuşalım.

 

Sağlık Bakanlığının her gün hava durumu sunar gibi Korona konusundaki gelişmeleri tablodan biz vatandaşlara sunmasından başka neler yapıldı hele bir irdeleyelim..

 

Yüzyılda bir dünyayı salgın felaketinin uğradığını kitaplardan öğreniyoruz. Bu salgında bizim nesle denk geldi. Sadece salgın mı denk geldi sanıyorsunuz. 1920 de kurulan Cumhuriyetimizin tüm edinilimleri yani fabrikaları, limanları, hava alanları, tüm bakir topraklarımız bu yüzyıl içinde hepsi tarumar edildi. Siyasilerimizin “Babalar gibi satarız” acı sözleri hala kulaklarımızdan gitmiyor.

 

2000 yıllık Türk Ordusu Mete Han’da günümüze kadar bu kadar iğdiş edilmedi. Düşüne biliyor musunuz? Elin oğlu binlerce kilometreden kalkıyor sınırımızda Süleymaniye bölgesinde Mehmetçiğimizin kafasına çuval geçirip aşağılıyor. Biz hadi laaaan, Amerika’ya nota verelim derken “Ne Notası, müzik notası mı?” diyen siyasilerin gadrine uğradık.  Yetmedi, Ergenekon, Balyoz operasyonları ile Türk ordusu diz çöktürüldü. Dahası ne kadar Milli ve Manevi değerimiz varsa aşağılandı. “Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir” kutlu kelamlarını unuttuk, “Allah Akrabayı koruyup kollayacaksın” emrini kendi akrabaları üzerinden uygulayan ucube bir toplumun eline düştük.

 

Yetti mi? elbette yetmedi. Birden ortaya ve hiçbir şey yok iken “ Çoklu Baro sistemine geçelim” tartışması ortaya atıldı. 15-20 gün de bunu tartıştık her yerde. Baroların yürüyüşü, onların feryatları, coplanması derken, ekonomik krizin feryatları unutuldu. Televizyonlardan tartış Allah tartış. Vatandaşın yine karnı aç, yine işsiz, yine Bankaların kucağında.

 

Ekonomi dibe vurdu, vatandaş yarın tencereye ne koyacağız telaşındayken şimdide Ayasofya ibadete açılsın mı?, açılmasın mı? yem ’ini attılar ortaya. Beni kuşkulandıran 200 metre 300 metre bilemedin 500 metre yanındaki Sultan Ahmet Camii dururken. Niye Ayasofya… Hatta azınlıklara ve vakıflara mallarını iade edilecek söylemine rağmen. İslamiyet’ten önce yapılmış ve turist akınına uğrayan hatta yıllık 25 Milyon Dolar gelir getiren bir müzeyi bir insan niye camiye çevirir.

 

Efendim; ekonomik kriz kapıda, işsizlik pik noktasında, esnaf kan ağlarken birden ülkede Ayasofya tartışması açıldı. Vatandaşın karın gürültüsünü duyan yok, İş ve İşçi bulma kurumundaki müracaat kuyruklarını gören yok ve tüm televizyonlarda Ayasofya ibadete açılsın mı?, açılmasın mı?. Haftalarca bunu tartışıyoruz. Avrupa ve Hristiyan topluluğunu hatta ekonomik olarak bizlere yaptırım yapacaklarını bile bile Ayasofya’yı mahkeme kararı ile açtık. İşsiz Gençlere seslenenMaliye Bakanımız“ Eyyy! Gençler bekleyin pek yakında bilemediniz haftaya Ayasofya’yı ibadete açacağız..” beyanatı ise trajikomik bir hal aldı. Sanki “Eyy! Gençler sakın üzülmeyin, bakın Ayasofya ibadete açılacak sizde cami avlusunda dilenirsiniz, işte size iş kapısı..” mi demek istedi ben hala anlamış değilim.

 

Denizin bittiğinin herkes farkında, vatandaşta bunu biliyor, siyasilerimizde. Dünya devletleri ile yapılan anlaşmalardan dolayı bize bir yaptırım uygulayacaklar mı? Elbette uygulayacaklar.

 

Bu sefer İktidar“Ekonomimiz şahlanmışken, işsizlik yok iken, esnaf halinden memnun iken bu yaptırımlar bizim belimizi büktü, Kahrol Hristiyan Avrupa, Kahrol Amerika…” der mi? der vallahi.

 

Ben de diyorum ki. Ayasofya’nın açılması beni sevindirir mi? Elbette ki sevindirir, lakin İnşallah Ayasofya’nın tadilatı bir 25 yıl sürmez.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Rota (www.duzcerota.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Mobil Uygulamalarımız

Android Uygulamamız