- 22.04.2019 13:05
Suriye’de iç savaş başlayalı 8 yıldan fazla oldu. Bu süreçte ülkemize gelen Suriyeli sayısı kayıtlı 3,8 Milyon kayıt dışı 1,5 milyon toplam 5,3 milyon. Bu Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en önemli sorundur.
Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının durumu yarı aç yarı tok, yarı helal, yarı haram ayracında gidip gelen periyotlar izlemekte.
Ortaya atılan açılımlar gereği sağlıkta çağ atlayan ülkemizin insanları bunu elde etmek için eczaneler yoluyla hizmet ücreti ödemelidir.
Sosyal devlet anlayışı içerisinde olması gereken eğitim hakkı düzenlemesinde T.C. vatandaşına biçilen rol müfredat değişiklikleri ile eş değer olarak görecelidir.
Elektrik, doğalgaz, su, telefon vs. vergiler eliyle bir sürü ödemeye boğulmuş yurdum insanından buna karşın istenen, misafir olarak addedilen mülteci kisvesi altında memleket toprakları üzerinde rahatça at oynatanların sorumluluğuna düşenleri de karşılaması.
Her türlü olumlu etkileşimden sırası geldiğinde ve en son faydalanması gereken bu tür gruplara karşın, kendi insanını sadece yeni vergi uygulamaları sürecinde hatırlayan devlet anlayışlarında ortaya çıkan tablo budur.
Kaçak elektrik kullanımıyla sürekli gündemde olan Doğu bölgelerimizdeki insanımızın enerji kesintileri karşısında yaptıkları yol kapama ve benzeri tarzdaki protestolarının ne denli kabul görmezliği varsa, şimdiki dönemde kendi insanına karşı ülkelerindeki iç savaştan kaçarak yurdumuza sığınan insanlara verilen devlet desteği de kabul edilemez olarak sorgulanması gerekmektedir.
***
Devlet politikasının uygulanmasında önceliğin kendi vatandaşında bulunmasını her devlet adamı bilmek ve uygulamak zorunda olduğu halde;
Kişisel yahut belirli zümreye yarar sağlama adına görmezden gelmek,
Vatandaşlarının daha iyi şartlarda eğitim, sağlık, spor ve sosyal konularda iyileştirilmesine katkıda bulunması gerekirken teori ve uygulamayı farklı değerlendirmek,
“Eve lazım olan camiye haramdır” özdeyişinde asıl olanın öncelikle kendi vatandaşının değerleri ve isteklerini ön planda tutma yönünde çalışmalara imza atması gerekirken, 3 maymunu oynar şekilde görüntü çizmek,
İnsani konuları dini değerlerle bezeyip, kendi insanına sunum yaparken, aynı konuyu tabir yerindeyse besleme olarak ülkede bulunanlara uygulayamayan, uygulamaya kalkanlara ise devletin tatlı- sert tarafını gösterme eğiliminde olmak,
Üniversite eğitiminde kendi çocuklarına sınav adı altında bin bir türlü uygulama getirirken, mülteci konumundaki kişiler için ek kontenjanlar açabilmek,
Türkiye ile mülteci olarak yanaşma mantığı dışında bir bağı olmayanların hangi şart, izin ve düzenleme imkanlarıyla işyeri açabildiklerini, buna karşın kendi yurttaşlarının iş yeri açabilmek için uğraştırıldığı prosedürleri görmezden gelebilmek,
Ülkenin birçok yerinde sığınmacılar tarafından ortaya çıkan taşkınlıklar sonucu bu ülkenin kendi evlatlarına karşı yapılanlardan ziyade sığıntıların haklarının koruyuculuğuna soyunur hal içerisine girebilmek,
Ülke genelinde devletin şevkatli elini hissetmesi gereken onca aciz ve düşkün durumda olan vatan evladı varken, sığınmacılara maddi destekte bulunulabilmesi, bu kişilerin çalışmadan ve çaba göstermeden, vergi dahi ödemeden hazıra alıştırılarak, nerede bulunduklarını unutarak hareket eder pozisyon almaları,
Yaratılan algıyla sürekli mağdur edebiyatı parçalayanların bu durum üzerinden nemalanarak, Türk milleti için kriz olarak görülen bu durumu fırsata çevirmeleri,
Ve daha niceleri insanımızı “KENDİ YURDUNDA SÜRGÜN” durumuna taşımaktadır.
***
Son dönemlerde yaşanan toplumsal olayların başrolünde yer alan Suriyelilerin sığıntı olarak görüldükleri bu topraklarda neye güvenerek bu kadar rahat at oynatabildikleri de bakışa göre görecelidir.
Hemen her gün ilimizde de örneklerini gördüğümüz üzere yabancılaşma, ülkemiz geneline hızla nüfuz etmekte, ettirilmektedir.
Komşusu açken, tok yatan bizden değildir.
Eyvallah. Tamam.
Da, eve lazım olanın camiye haram olduğunu bilip benim insanım bir lokma ekmek için el açmak durumunda bırakılırken, elin Suriyelisine pasta yedirilmesi ağırıma gidiyor arkadaş.
Yorum Yap