ÖZGÜR AKYÜZ Yazdı

İKTİDAR/MUHALEFET/SEÇMEN

ÖZGÜR AKYÜZ Yazdı
22.01.2023 - 15:13
Güncelleme 22.01.2023 - 15:14
Kaynak: Özel Haber
1129
3



Uzunca zamandır Türk siyasetinde olmayan bir kavram muhalefet. Hatta şöyle söyleyeyim bu konuda dünya tarihine geçmiş olabiliriz.

Şöyle ki; bir muhalefet partisinin ortaya çıkamaması sancısını yaşayan, hatta kime oy verelim diye feryat eden başka bir ülke olduğunu düşünmüyorum.

Argüman olarak vatandaşa sunulan tek şey seni o yönetmesin ben yöneteyim.

Peki, genel anlamda sokakta yürüyen vatandaşa sorsanız bu gün itibariyle size nasıl bir cevap verir muhalefet hakkında?

Ben bu soruyu kendimce bir seçmen olarak cevaplayayım.
-Kendi adaylarını kurtların önüne atmakla meşgul
-Daha yarış başlamadan, adaylarını yıpratmakla meşgul.
-Az olsun benim olsun zihniyetine tam gaz devam... vs.vs

Muhalefetin bu tavrı vatandaşı da ikileme sokuyor,
Ümitsizliğe sürüklüyor,
İktidarı alternatifsizleştiriyor,

Ve sandığa gidecek vatandaşa, “Tamam sorunlu, sıkıntılı ve iktidar kötü yönetiyor ama kardeşim muhalefet de yok ki; kime oy verelim” dedirtiyor.

Peki seçmen?
Seçmen olarak hatamız yok mu?
Neden düşünce tarzımız şu şekilde?

Kendi rahatımızı bozmadan, başkalarının bizim için kendini ateşe atıp yanmasını istiyoruz.
Düzenden memnun değilsen "sen ne yaptın" diye soran olursa, "ben bir şey yapacaksam muhalefet niye var?" gibi abuk sabuk cevaplar verenlerimiz mevcut.

Aslına bakarsanız İktidar/Muhalefet/Seçmen hepimiz suçluyuz.
Neden mi?
Sadece memlekette değil, dünya'da da mevcut sorunların yegane temeli mülkiyet duygusu, makam ve mevki hırsı ne yazık ki.

Çoğunluğun söz hakkını onlar adına, onlar için ve bazen de onlara rağmen arayan, dillendiren birilerine ihtiyaç var.

Çünkü siyaseten sözün meşruiyeti hak taleplerine verdiğiniz elle tutulur, gözle görülür tepkiler üzerinde yükselir her zaman.

Şu anda memleketteki seçmen kitlesinin en büyük yılgınlığı yıllardır bir KABULLENİŞ içine girmesi...

Kaybetmeyi kabullenmek, cesaret edemeyip istemediği hayatı yaşamayı kabullenmek, başkalarının başına gelenleri başıma gelmez diyip haksızlığa uğrayan başka insanlara susmayı kabullenmek.

Oysa;

Devlet olabilmenin kuralı; herkese aynı yakınlıkla adaletli olmak, liyakat ehlinin tüm kurumlarda hizmet etmesini sağlamaktır.

Millet olabilmenin kuralı; ortak değerleri çoğaltmak, haksızlığa ve zulme, adaletsizliğe boyun eğmemek, haksızlık edene, adaletsizlik edene tek yumruk olmaktır.

İçi boş sloganlarla asla siyaset olmaz.

Bizim en çok ihtiyacımız olan şey sebatla, azimle, çalışmak, üretmektir.

Dikkat edin tüketen toplumların en büyük felaketleri bu değerleri slogan atarak hayatta tutacaklarına inanmaları sebebiyle yaşanmıştır.

Yani aslında hepimiz suçluyuz...

Vel hasıl-ı kelam;

Memleket olarak bence artık partilerin, liderlerin etrafında değil, ilkelerin etrafında toplanmalıyız. Artık seçeceğimiz lider değil ilkeler olmalıdır.

Önümüzde ki süreçte kurgulanması gereken kamu düzeni bu olmalıdır.

Türk tarihine bakarsanız bu saydığım değerlerle aramız ne zaman zayıflamışsa hep geriye gittiğimizi görürsünüz.

Bu anlattıklarım kısa vade de hayata geçer mi bilmiyorum. Lakin ümitvarım ve gayretliyim.

Dost sohbetlerinde de çok kullandığım bir büyüğümüzün sözleriyle yazıma son vermek istiyorum.

"Biz insanlığın miğferi olmuş millettik. Ama Türk'ü bütün hakikatiyle bulduğumuz zaman.

Türk'ü kaybettikten sonra aslında dünya huzurunu kaybetti. Biz şimdi yeniden Türk'ü bulmalıyız."

Sağlıkla kalın.


Editör: B. Zengin