Bir kent'e lider olabilmek o kentin muhalif sakinini de,sizin gibi düşünen sakinini de dinlemek gerektirir. Bir Belediye Başkanı'nın sadece yöneten gibi davranması kendisini de rutine bağlar. Oysa LİDER'lik yapması yukarıdan aşağıya bir takım olabilme çabası, hem kendini hem de şehri ilerilere taşır.

Takım olabilmek için ise şu iki kriter çok önemlidir; LİYAKAT ve SADAKAT!

Canım ülkemde bürokrasi'de aranan en büyük özellik hep Sadakat olmuştur. Ne zaman bir seçim olsa, yeni bir oluşum yapılacağı zaman yada yeni bir yönetim için o oluşumların başındaki kişiler hep kendi dediğinden çıkmayan kolay yönlendirebileceği SADAKATLİ insanları seçerler.

Çünkü prensipleri olan, yaptığı işin ustası olan, kurallara riayet eden ilkeli ve kararlı LİYAKAT’Lİ insanlara kimse her dediğini yaptıramaz.

Sonuç olarak, aslında benim nezdimde iki kavramda tek başına bir şey ifade etmez. Ne olursa olsun bir ekipte olmazsa olmaz şudur ki; “YOL DEDİĞİN LİYAKAT SAHİBİ VE SADAKATLE BAĞLI İNANMIŞLARLA YÜRÜNÜR”

SADAKAT’İN LİYAKAT’İN emrinde olması gerekir. Gerekir ki yüklenen görevi emanet olarak görsün insan. Önemli olan taşıdığı candan, evden, makamı olan koltuklardan, paradan, puldan emanet diye bahsedebilen insanların bir yerlere gelebilmesidir.

Makamı Mevkii, Kazanmayı Kaybetmeyi düşünenlerden KAHRAMAN çıkmaz!!!

Tesadüfen bir partinin yönetiminde olabilirsin, yine tesadüfen belediyede meclis üyesi de olabilirsin. Tesadüfleri devam ettirelim mi? Tesadüfen Belediye başkanı, Milletvekili de olabilirsin. Ama geriye dönüp baktığında bu tesadüf denilen şey ‘sen aslında fazla bir şey değilsin, içinde bulunduğun durum seni buraya çıkardı en iyisi bununla yetin’ diye çığlık çığlığa seslenir.

Oysa sana oy veren halkın senin gibi bir sıkıntısı yoktur. Sen kulisle, lobiyle hangi makama gelirsen gel, ne olursan ol halk bunu bilmez. Seçmen bu adam bu işi yapamaz diye düşündüyse gözünün yaşına bakmaz seni kaldırıp atar!

***

Birazda Düzce özelinde yazayım.

Yerel Yönetim ORTAK AKIL demektir.

 Şimdi o yanlıştı bu yanlıştı diye yazmayacağım.

Yanlış olan şu; Yapılan işe sadece yönetici gözüyle bakarsanız size göre çok doğru olan bir proje ya da yatırım Düzce için erişilebilirlik, sürdürülebilme, fayda-zarar bakımından doğru olmayabilir. Büyük işler yapabilirsiniz ama şehrin sakinleriyle ortak bir akılda bağ kurabilirseniz yaptığınız işler anlam ifade eder.

Yıllardır Düzce’mde edindiğim izlenim şu ki; Düzceliyle Üretmeyen, Düzceliyle Dertlenmeyen yönetimler hep sorun ve borç üretti. Biz Düzcelilereyse her seçimde yeni bir umut vaat edildi.

Sonuç mu? Şimdiye kadar gelinen nokta gayet ortada değil mi?

Düzce'de siyaset yıllardır kırılmalar, çekişmelerle geçip gidiyor. Gelin görün ki siyaset çok acımasız bir oluşum. İnsanları çok çabuk zirveye taşıyabileceği gibi nokta kadar hatanızda dibi gösterebilecek kadar da acımasız.

Kendi egolarıyla hareket eden belediyeler yaptıkları işlerde başarıya ulaşamıyor, şehrin sakinlerinin tamamına hitap edecek kararlar alamıyor.

Düzce'de artık belediye olarak bu kısır çekişmeleri, kişisel hırs ve egoları bir kenara bırakmalı daha güzel, ferah, daha gelişmiş, nefes alınabilecek bir Düzce olmamız için herkesin üzerine düşen görevi yerine layıkıyla getirmesi gerekir diye umut ediyorum. Bunun içinde en önemli gereksinimin yukarıda anlattığım gibi Sadakatlerinin ve Liyakatlarının emrinde olan bireylerin yönetim kademelerinde olmasıdır diyorum.

Koltukların, Makamların,Görevlerin geçici olduğunu Düzcelinin ilerde sizi yaptığınız hizmetlerle hatırlayacağını asla unutmayın derim.

Vel hâsılı kelâm siyaset sahnesinde dünden bugüne ne ülke ne de Düzce'de pek değişen bir şey yok!

Değişimin olması için yukarıda da bahsettiğim SADAKAT VE LİYAKAT İLE SAHNENİN YENİDEN KURULMASI, OYUNCULARIN DEĞİŞMESİ gerekiyor.

"Ufak bir notla bitireyim SADAKAT derken Kişiye değil, EMANETE SADAKAT!"

Sağlıkla kalın...